23 Ocak 2011 Pazar

susku...

İkide bir balkona çıkıp sokağı gözlüyordu adam. Gece boyunca yağan yağmur, yılların eskitemediği kaldırım taşlarını pırıl pırıl  parlatıyordu...

Kapı çalındığında hazırladığı masaya son bir kez göz atıp kapıya yöneldi telaşla.

"Merhaba" dedi, yüzünde tarifi imkânsız bir gülümsemeyle... "Hoşgeldin..."

Yıllardır özlemle beklediği kadın -az önce deli gibi temizlediği paspasın üstünde- karşısındaydı işte... Özenle taranmış saçları, buğulu bakışları, ince uzun parmaklarıyla -nasıl da güzel!"- oradaydı...

"Geç kaldım" dedi kadın "Trafik!.. İki çiseleyince ortalık birbirine giriyor", "ama zaten..."

"Girsene?" dedi adam "Yok yok öyle gir" diye atıldı ardından, yarı ıslak paspasa ayakkabılarını silmeye çalışırken kadın.  

"Evin içi dandini zaten; temizlikçi gelecek yarın nasıl olsa..." 

Erkenden kalkıp etrafı toparlamakla işe başlamıştı. Sonra mutfağa girmiş, romantik bir akşam yemeği için kafasında önceden tasarladıklarını uygulamaya başlamıştı. Akdeniz salatası, fava, bir iki zeytinyağlı -barbunya mı yoksa pırasa mı olmalıydı?- karides güveç, ızgarada iri karidesler ve elbette dereotlu kalamarlı pilav. Mutfaktaki fesleğeni küçük, seramik bir saksıya almış, masanın tam ortasına yerleştirmişti. Şaraplar soğutulmak üzere -biri merlot, diğeri shiraz- sebzeliğe çok önceden girmişti...

"Girmiyeyim" dedi kadın "Kalırım diye düşünmüştüm ama önemli bir işim çıktı son anda; kapıdan da olsa uğrayıp en azından bir özür dileyeyim bari dedim..."

"Çok incesin" dedi adam "Yorulmasaydın keşke... bir telefonun yeterdi..."

"Hazır gelmişken şunları da getireyim istedim" dedi kadın elindeki kâğıt tomarını göstererek, "Uzun zamandır bendeydi; ne güzel şeyler yazmışsın!?", " Hele bir kaç şiir var ki, bayıldım!." , "Herkes okumalı bunları bence, herkes..."

"Sevindim" dedi adam zorlamalı bir sesle, "Çok sevindim..."

"Gitmeliyim" dedi kadın. "Rica etsem  benimle gelir misin taksi durağına kadar? Sokak çok karanlık!?."

Islak sokakları -konuşmadan!- birlikte geçtiler...

Durağa geldiklerinde, arka koltuğa oturana kadar ısrarla çalan cep telefonunu açmadı kadın. Belli belirsiz gülümsedi adama yağmur damlalarıyla buğulanan camın ardından...

Önce sokaklar, sonra caddeler bir bir boşalıncaya kadar -suskun- durmaksızın yürüdü adam...

Döndüğünde sokak bomboştu... Gece boyunca yağan yağmur, yılların eskitemediği kaldırım taşlarını pırıl pırıl  parlatıyordu.

"Merhaba" dedi bacaklarının arasından -şefkatle- sürünerek kendisinden önce içeri süzülüveren sokak kedisine, "Hoşgeldin" dedi "Hoşgeldin bitanem..."

te



2 yorum:

  1. adam kadını yeni mi tanıyor?

    YanıtlaSil
  2. bazı şeyler beyindedir ya..:) hiç sevmem böyle kadınları...
    yakmalı o "uzun zamandır" iade için biriktirilen kâğıt tomarını, ayrıca kedi daha layık karidesleri yemeye...

    YanıtlaSil